Önsöz

Anadolu’nun ücra köşesinde halk içinden yetişip sonunda bütün varlığını halka vererek, yani halkla gülüp halkla ağlayarak, ezgilerini, dertli sazından yer yer, diyar, diyar, bütün memlekete dinleten büyük ozan hemşerim Âşık Veysel’in yaşam öyküsünü ve şiirlerini bir kitap hâline getirmeyi yıllardır hep düşünüyordum. Gece Kitaplığı Yayınevi’nin Âşık Veysel’i yazmamı istemesi böyle bir çalışmayı başlatmama sebep olmuştur. 

Âşık Veysel’in hayatını ve şiirlerini yazarken yaşadığı coğrafyayı ve tarihsel süreci her açıdan ele almak; Veysel’i, Veysel yapan etmenleri yani, yoksulluğu, yani çiçek hastalığını, eşinin kendisini terk etmesini, Halkevlerini, Köy Enstitüleri’ni, Cumhuriyeti ve cumhuriyetin erdemlerini dikkate alarak yazmak gerekir. Veysel adı acıdır, ıstıraptır, dirençtir, her şeye rağmen var olmaktır. 
 

Âşık Veysel, Osmanlı’nın dağılma sürecine gelindiği dönemde doğmuş, Cumhuriyet’in ilk dönemleriyle birlikte adını duyurmaya başlamıştır. Âşık Veysel, ilk dönemlerinde Emlek yöresi halk kültürünün değerleriyle öne çıksa da, ilerleyen yıllarda Halkevleri ve Köy Enstitüleri’nin idealist öğretmeleri, tarafından verilen destekle cumhuriyetin erdemleriyle halk kültürünü birleştirmeyi başarmıştır. Elbette, doğduğu yer, Emlek âşıkları, tekkelerde aldığı tasavvufi bilgiler Veysel’in cumhuriyetle bütünleşmesinde önemli etmendir.
 
Gözleri görmeyen, herkesin yardımına ihtiyaç duyması gereken bir insan sazını omzuna asmış, saza “şeytan” dendiği bir dönemde “uzun ince bir yolda” köy köy, kasaba kasaba dolaşmış cumhuriyetin hedefleri doğrultusunda yürümüş, bunun dışında bir ödün vermemiştir. Mutlaka “iki kapılı bir han” daki yolculuklarında onun elinden tutanlar olmuştur. Okuması, yazması olmadığı hâlde şiirleri yazılmış, elden geçirilmiş, plakları, kitapları basılmış şiirleri dönemin yayın organı olan Hâkimiyet-i Milliye (1920-1935), Ülkü Mecmuası (1933-1941), vs. birçok gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. 
 
Şiirlerinde ülkemizin etnik, çok kimlikli yapısına gönderme yaparak birliği, kardeşliği, çalışkanlığı, güzel ahlakı ve doğruluğu işlemiş, halk ile aydınlar arasında iki yönlü bir köprü vazifesi görmüştür. Bu yönüyle Âşık Veysel, yerellikten çıkmış ulusal, hatta evrensel bir kimlik kazanmıştır. 
 
Aramızdan ayrılalı 49 yıl geçmesine rağmen, saz ve söz şairlerinin müstesna kabiliyeti ve pek nadir örneklerinden biri olan Âşık Veysel, Türk folklorunda kendi nev’i arasında gerçekten şahsına münhasır bir tip olarak yaşayacaktır. 
 
Âşık Veysel, her ne söylemişse mutlaka canından koptuğu gibi söylemiştir. Bu içi dışı bir, cevherli ve kudretli adamın yaşamını, bütün şiir ve türkülerini, özlü sözlerini, anılarını, kendisiyle yapılan röportajları, başkalarının, kendisi için söylediği sözleri, şiirleri, hakkında yazılan kitapları, makaleleri, filmleri, âşıkla ilgili her ne varsa dört bölüm hâlinde ele aldığım “Bilinmeyen Yönleriyle Âşık Veysel” adlı kitabımda eksiksiz olarak bulacaksınız. İyi okumalar dilerim.

Related Articles

Yasal Uyarılar